24 Temmuz 2010 Cumartesi

Yatak macerası

Şimdi başlığı okuyup genelde gece yapılan çift kişilik akrobasi hareketleri ile ilgili bir yazı olduğunu sanmayın. Gayet masumane bir alış veriş hikayesi bu.

Annemlerin Bodrum'daki yazlığında dört beş ay kalacağız ya bari haftasonları kocam gelince rahat yatalım diye çift kişilik bir yatak alalım dedik, daha doğrusu dedim. Bodrum ve Milas 30'ar kilometre uzakta olduğundan yatak seçimini İnternet'ten yapmak üzere İstikbal, Yataş, Bellona sitelerini falan araştırmaya başladım. Fiyat bakımından Bellona daha makul göründüğünden gün aşırı yavruyu hastaneye taşıma seferlerimizin birinden sonra dükkana gidip bir kaç yatağın üstünde ana oğul debelenip bir tanesinde karar kıldık. Yatağı beğendik beğenmesine de altına konulacak baza konusunda sorun çıktı. Yazlığın bulunduğu sitedeki evleri yapan dünyanın en şahane ve her sene kulakları çınlatılan insanı olan mimar tarafından en son teknolojilerle zeka harikası olarak düzenlenmiş odaların kapıları ve iki kat arasındaki o mükemmel sarmal merdivenin ferah ferah genişliği sayesinde 150x200lük bir bazanın bütün geometri bilgimize rağmen o odaya sokulamayacağını anlamamızla başka bir çözüm arayışına girdik. Hala benimle misin blog okuru? Özet olarak "o baza o odaya çıkmaz da girmez de kardeşim" diyebiliriz. E ne yapacağız? Ben hemen dahiyane bir fikir attım ortaya; yatağın altına iki tane 75x200lük MDF kestirelim, altına da ayaklar taktıralım. Babamların mutfağı ve terastaki pergüleleri yaptırdıkları adamı arayıp olumlu yanıt alınca da pek bir sevindim doğrusu.

Şimdi geliyor bir Türk-Avusturyalı karşışlaştırması. Adam söz verdiği gün (üç dört gibi gelirim diyerek 18:45'te gelmesini artık söz konusu bile yapmıyorum) getirdi MDFleri. Getirdi de ne getirdi? 75x190lık MDF. Neden? Çünkü elinde hazır olarak o varmış. Peki biz senden ne istedik? 75x200 değil mi? Olsun olsun, olur o yatak bunun üstüne! İşte size muhteşem bir Türk kafası. Adam nerdeyse diyecek ki, keselim abinin (kocam oluyor bu) ayaklarını az biraz, işte sana mis gibi yatak.

Olurdu olmazdı derken nihayet adamı ikna ettik ve ertesi günü bu sefer tam vaktinde getirdi 75x200lükleri. Bak yine bir Türk kafası geliyor; ben bunları ne yapayım artık diyerek bir gün önce getirdiklerini de bize bıraktı, hatta yenileri eskilerinin üstüne monte edip gayet sağlam bir yatak altı oluşturdu ve onların parasını almadı! Gerçi tanesine telefonda 1 lira dediği 16 tane ayağın fiyatına "onlar başkaydı" diyerek 2 lira dedi ama olsun hadi.

Şimdi gelelim yatağa. Dediğim gibi Bodrum'a 30 km uzakta olduğumuzdan sırf bizim için gelirlerse 70 lira yol masrafı isteyeceklerini ama bu tarafa doğru başka bir servis çıkarsa bedava getirebileceklerini söylediler. Ben de servisle yollayın dedim tabii. Dün gece Hülya hanım yatağın 9-9,5 gibi geleceğini söyleyince sevindim kocam gelince hazır olacak diye. Saat 9 oldu gelen giden yok. 10 oldu hala bekliyoruz. Evrim'i de uyutmuyorum ki onlar gelince bir daha uyanmasın. Annemler kocamı almaya havaalanına gidince ben de Evrim'i uyutmaya başladım. Uyku treni kaçtığından hep yatağına koyunca uyanıyor, ben de alıp yine dolaştırıyorum, yine uyuyor, uyanıyor falan derken saat 11'de bir telefon geldi "Biz geldik yatakla, kapının önündeyiz" diye. Evrim'i de alıp aşağıya indim ve adamlarla birlikte yatağı yukarı çıkardık ve MDFlerin üstüne koyduk. Koyduk koymasına da bir gariplik var, yatak kısa. Bir de irsaliyeye baktık ki 140x190lık yatak gelmiş! "Eh yeter artık, siz bunu bırakın doğrusunu getirince bunu geri veririm" diyerek adamları yolladım.

Sabah da belki bu hafta yirminci kez beni arayacağını söyleyip aramayan Hülya hanımla toplamda neredeyse yatağın yol masrafı kadar kontür (artık cep para galiba) harcayıp yine yanlışı en kısa zamanda düzelteceğine dair sözler alarak konuştum. Bakalım bu işin sonu neye varacak...

Edit: Biraz daha para dökünce telefonda gerçekten de gönderdiler yatağı. Hem de daha bir hafta önce üretilmiş tazecik bir yatak kendileri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder