1 Temmuz 2010 Perşembe

Şikayetim var!

Olmasaydı şaşardım zaten.

Şuraya geldiğimiz 1,5 ay oldu ve bana şimdiden afakanlar bastı. Sıralıyorum işte şikayetlerimi:
  1. Bu ülkenin başbakanı "En az üç çocuk isterim" derken herhalde sadece ülkesinin insanlarının daha çok seks yapması gerektiğini üstü kapalı bir şekilde ima ediyordu, yoksa gerçekten tek çocuklu bir insan kapının önüne bile adım atamıyorken peşine iki tane daha takıp "sıçan giremediği deliğe götüne kabak bağlayıp da girermiş" modeli nasıl dışarı çıkar, alış veriş yapar, gezer tozar? Hadi bir hata yaptın çıktın dışarı, nasıl yürütürsün bebek arabasını? Kaldırım ya yok ya da dünyanın en absürd, en post-modern, en Dali ya da Picasso'vari dizaynlarıyla yapılmış, aslında yeri sokak değil sergi sarayı olan bir şeyler var sokak kenarlarında. Şimdi hakkını yemeyeyim, yurdumun güzel insanı hasbelkader benim gibi bebek arabalı zavallıları da düşünmüş ve bu kaldırımsıların muhtelif yerlerine inip çıkmak için rampa yapmış. Ama gel gör ki bu rampaların önüne mütemadiyen park eden salakları düşünememiş. İlk gün babam bir arabaya kızıp "Sokacaksın bıçağı tekerine" dediğinde bendeniz pek moderen bir insan olarak "Aman sayın babacığım boşveriniz, sinirlenmeye değmez" diye olaya sakince yaklaşırken dün "Nerde lan bu çakı" diye aranmaya başladım. Günlük "çocuk hava alsın" gezilerimiz cangılda sörvayvıl rallisine dönüştü.
  2. Şimdi efenim evde bir adet bebek var ya, insanın canı arada sırada sadece mahalle içi değil biraz uzaklarda da gezmek istiyor onunla. Mesela bir toplu taşıma aracına atlayıp, güzelim İstanbul boğazına gidip bebekle şöyle denize nazır bir çay içmek ne kadar da güzel olurdu. du. du. du. Hah orda uyanmışım. Sen kim bebek arabasıyla toplu taşıma aracına binmek kim. Normal insanlar binemiyor ki koskoca arabayı sokasın. Zaten böyle bir şeye kalkışsam şöför başta olmak üzere burnundan soluyan diğer yolcuların gazabına uğramam garanti olacağından denemedim bile. Oysa Viyana'da bebek arabasıyla o metro senin bu tramvay benim dört dönerdim oğluşumla.
  3. Hazır sinirli yolculardan konu açılmışken bir şikayetim de İstanbul insanının asabiyeti ve saygısızlığı. Dün alış verişe çıkma gafletinde bulunmuşuz hatta bu da yetmemiş bir de bebek arabalı yayalar olarak karşıdan karşıya geçmeye çalışıyoruz. Hem de trafik ışıklı yaya geçidinden. Ba ba ba ba. Neyse ki yurdum şöförü yaya geçidinin ortasına dek gelip bizi ezmeye ramak kala durarak bizi kedimize getirdi. Bir de "Kırmızıda geçiyordun" diyince "Eee ne olmuş" cevabıyla mis gibi olduk. 
  4. Ama asabiyet konusunda bakınız madde 1 demin araba lastiklerine çakı sokmaya çalışan ben insanlara pek de haksızlık etmeyeyim. Havasında suyunda var bir şey galiba bu İstanbul'un. Dün akşam wireless 3G modem fiyatı sormak için bilimum Turkcell iletişim merkezleri ile telefon vasıtasıyla iletişmeye çalışıyorum. Telefondaki muhatabım olan her insan bana istisnasız "Şimdi daha fazla bilgi veremem müşteri bekliyor" diyor. E kardeşim peki ben neyim??? Bana "Ablacım sen en iyisi şunu al" diye senli benli akıl veren kızdan bahsetmiyorum bile. Bütün bunlardan iyice sıkılıp haftaya da İnegöl'de olacağımdan en sonunda oradaki bir TİM'i aradım. Bu sefer telefona çıkan kız bütün sorularıma acele etmeden ve gayet saygılı bir şekilde cevap verdi. İstenirse olabiliyormuş demek ki.Yakında blogu da İstanbul'dayız yerine İnegöl'deyize çevirirsem şaşırmayın. Sokaklarında kolsuz tişörtle gezmek biraz abes kaçıyor ama en azından her an bir araba altında kalmak ya da birileriyle saniyesinde kanlı bıçaklı olmak gibi olasılıklar yok denecek kadar az.
  5. Buraya gelirken beklentilerimi yazmıştım. En önemlilerinden biri de "Arkadaşlarımla bol bol görüşmek"ti. Ama maalesef şimdiye dek sadece bir sefer patatesli börek yemeye geldiklerinde, bir de Evrim'in doğumgününde gördüm bir kaç arkadaşımı. Geçen hafta yine buluşalım önerimse okulların kapanıp çocukların analarının başına kalması ve/veya haftasonu milletin yazlıklara kaçması gerekçesiyle reddedildi. Yakında ben de temelli kaçacağım Bodrum'a ama orda 65 yaş üstü emeklilerle çevrili olacağımdan yaşıtım üç beş insanla hastalıklar dışında beni de ilgilendiren konularda son kez sohbet etme hayallerim böylece suya düştü. Heyhat!
Şikayetlerime şimdilik ara veriyorum çünkü BİM'e ve pazara gitme adı altında yeni bir maceraya atılmamız gerekiyor. Gazamız mübarek olsun.

2 yorum:

  1. Haftaya bir akşamüstünü bana ayır tatlım. Evrimle seni alayım da fenerbahce'ye ya da sahile gidelim. ben oglusu yogurayım biraz :)

    YanıtlaSil
  2. Yarın İnegöl'e gidiyoruz, haftaya ordayız. Sana mail atayım ne zaman nerdeyiz diye.

    YanıtlaSil